Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu ticari kredilerde yeni bir adım attı. 15 milyon liraya kadar döviz varlığı olan şirketlere kredi kullanmaları durumunda döviz varlıklarını 15 milyon liranın üzerine çıkarmama şartı getirdi.
15 milyon TL üzeri döviz nakdi varlığı bulunan şirketler ise bu varlığı aktifinin ya da satış hasılatının yüzde 10’unu aşması durumunda yeni nakdi TL ticari kredi kullanamayacak. BDDK’nın bu kararı dolar ve altında sert düşüşleri de beraberinde getirdi. Ekonomist Enver Erkan düşüşün nedenini ve yeni paketin detaylarını anlattı. Erkan açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
BDDK, döviz nakit pozisyonları varlıklarına veya yıllık satışlarına göre belirli bir seviyeyi aşan, kurumsal firmalara lira bazlı ticari kredileri yasakladı. Buna göre; döviz nakit varlığı 15 milyon liradan fazla olan ve toplam aktiflerin veya yıllık satışların %10’unu aşan bir şirket yeni lira kredisi alamaz.
TÜRK LİRASI HIZLI BİR ŞEKİLDE GÜÇLENDİ
BDDK açıklamasının ardından lira hızlı bir şekilde güçlendi. Faiz konusundaki tutum oldukça net olduğu için ekonomi yönetimi, Merkez Bankası ve BDDK üçgeninde düzenlemeler ana politika dışında ve sistemi zorlayan bir şekilde yapılmaya devam ediliyor. Buradaki temel perspektif de “gereksiz” görülen veya spekülatif amaçlı yapılan döviz talebini tırpanlamak.
Bu kapsamda da şirketler döviz tevdiat hesaplarını bozdurmaya ve döviz almamaya, TL’ye dönmeye yönelik olarak yönlendirilmek isteniyor.
“DÖVİZ ALIRSA KREDİ KULLANAMAYACAK”
Bu düzenlemede de kredi kullanımı şartlarını sağlamak “ihtiyaç fazlası döviz tutuyorsa” bir şirket için mümkün olmayacağından dolayı döviz fazlası olan veya dövizle biraz fazla işlem yapmak zorunda olan şirketler açısından işler zorlaşıyor. Şirketler eğer belirtilen eşik ve oranın üzerindeki dövizini bozmazsa veya belirtilen sınırların üzerine çıkacak şekilde döviz alırsa kredi kullanamayacak.
Şirketler açısından ciddi anlamda düşük bir finansman imkanı vardı ve bu ucuz finansmanla borçlanıp, döviz alarak bir varlık ivmelenmesi sağlanma fırsatı vardı. Şimdi ise şirketler açısından cari faiz oranlarından krediyle borçlanıp üretim yapmak da risk haline geldi. Sınırlamalar şirketlerin yatırım, üretim ve risk alma iştahını azaltacaktır. Dövize yönelik önlemler de ihtiyaç görüldükçe sertleştirildiği için bir anlamda belirsizlik yaratıyor. Önlem niteliğindeki kararların ardından, bir şekilde döviz talebi tekrar yaratıldığından, o talebin kısıtlanması anlamında daha sert nitelikte TL’ye değer kazandırıcı ve döviz aleyhine olan kararlar da alınmaya devam edilebiliyor.
ŞİRKETLER YA KREDİ KULLANABİLMEK İÇİN DÖVİZ SATACAK VEYA TALEP ETMEYECEK
Genelde her hafta gelen bu tip kural değişiklikleri de şirketleri döviz bozdurmaya teşvik etmeyi amaçlıyor, ancak kredilere hem akış hem de maliyet anlamında etkileri olacak ve koşulların sıkılaşmasına neden olacaktır. Şirketler ya kredi kullanabilmek için döviz satacak veya talep etmeyecek, bir başka ihtimal olarak da kredi kullanma eğilimlerini azaltacaklardır.
“KURLARIN BİR SÜRE VEYA BİR MİKTAR DÜŞTÜĞÜNÜ GÖREBİLİRİZ”
Döviz kurları anlamında kaçınılmaz olarak etkiler elbette olacaktır. Kurların bir süre veya bir miktar düştüğünü görebiliriz. Döviz işlemlerine bir anlamda sınırlama getirilmesi anlamında düzenlemelerin aşamalarının ilerletilmesi daha sert önlemleri de getirebilir. Enflasyon konusu problematik ve faizler konusunda da artırmama konusunda net bir kararlılık var. Hazine ve Maliye Bakanı Sn. Nureddin Nebati’nin hafta içi yaptığı açıklamalarda “enflasyonda mücadele önceliği ve döviz kurunun enflasyon üzerindeki baskısının azalacağı” değerlendirmeleri çerçevesinde, enflasyon üzerinde olumsuz etki yaratacak her türlü unsurun idari kararlarla kontrol altına alınması çalışmaları devam ettirilebilir. Olağanüstü ekonomik koşullar da elbette buna neden oluyor; küresel enflasyon problemi, jeopolitik sorunlar ve Türkiye’nin kendi ekonomi politikaları da bu koşulların ana elemanları.